Balım Sultan Türbesi
[kaya_qrcode_dynamic]
Balım Sultan

Balım Sultan Türbesi,  Hazret Avlusu’nda (3.avlu) Baba ve Derviş mezarlarının olduğu bölümde Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin Türbesi’nin doğu yönünde yer almaktadır. Türbe, sekiz köşeli külah benzeri konik bir kubbeye sahiptir. Kubbenin tepesinde bir alem bulunmaktadır. Madeni Alem, Elif-i Taç şeklinde yapılmış olup, tacın konumu doğu-batı yönündedir ve cephesi kıbleye bakmaktadır.

Balım Sultan Türbesi

Türbenin ilk girişini teşkil eden önü kagir revaklı kısım ise sonradan eklenmiştir. Bu kısmın üstü ahşap oluklar ile örülmüş ve dıştan bakır ile kaplanmıştır. Türbe, üç kemerli bir girişe sahiptir. Ortadaki kemerin üzerinde kitabenin konulacağı bir bölüm ile onun üzerinde teslim taşı yer almaktadır.

Türbeye ilk giriş, ortadaki kemerin altında bulunan demir parmaklı kapıdan sağlanmaktadır. Kapının her bir kenarında mermerden volütlü sütunlar (koçbaşı olarak da tabir edilen İon tarzı sütunlar) kemerleri taşıyıcı unsur olarak kullanılmıştır. Devşirme sütunlar süslemeleri açısından ayrıca kemerli yapıya bir zenginlik kazandırmaktadır.  Demir kapıdan içeri girildiğinde diğer iki kemerin altında içe doğru baş taşı Hüseyn-i Taç şeklinde sağ ve sol tarafta birer kabir yer almaktadır.

Türbenin duvarı kesme taştan yapılmıştır. Türbenin kapısının olduğu bölüm yine kesme taştan kemerli olarak yapılmıştır. Kemer yapısı üzerinde süslemeli bir bölüm ve onun üzerinde yan yana üç tane teslim taşı kabartma içine yerleştirilmiştir. Hafifçe içe doğru yapılmış mimariye sahip olan süslemeli bir giriş bölümü vardır.

Bu bölümün kemer yapısı üzerinde sıra halinde ekmeğe benzeyen altı tane motif resmedilmiştir. (Balım Sultan Hazretleri aynı zamanda Ekmek Evi Babası olduğu için bu motiflerin ekmeği simgelemek için yapılmış olduğu düşünülmektedir.) Motiflerin üzerinde Fetih Suresi’nin 1. ayeti olan “İnnâ fetahnâ leke fethan mübînâ” yazmaktadır. Ayetin açıklaması; “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik” şeklindedir. Bu ayetin, Türbenin yapımından çok sonra yazılmış olabileceği düşünülmektedir. Ayet yazısı üzerinde mavi desen üzerine yıldız ve güneş benzeri evrenle ilgili simgelerin yer aldığı motifler işlenmiştir.

Balım Sultan Türbesi’nin günümüzde kullanılan yeşil kapısı üzerinde de süslemeler mevcuttur. Kapı üzerinde üstte ve altta altışar tane olmak üzere toplam on iki tane sarı renkte dairesel motif yer almaktadır. Kapının şöyle bir önemi daha bulunmaktadır. Kapı eşiğinde,  “mücerred ikrarı” veren dervişlerin kulaklarının delindiği bilinmektedir.

Yeşil kapıdan girildiğinde asıl türbe bölümüne geçişi sağlayan bir bölüme geçilir. Odanın dört cephesinin duvar ve tavan süslemelerinde özellikle lale çiçeğinin yer aldığı motifler şerit halinde kullanılmış ve etraflarına bitkisel süslemeler yapılmıştır. Odanın tepe kısım süslemesi mukarnas benzeri dairesel motifler arz etmektedir ve tam ortasında çarkıfelek motifi yer almaktadır. Bu bölümün, sağ tarafında Balım Sultan Türbesi’nin orijinal kapısı sergilenmektedir. Kapı, çift kanatlı olup, ahşaptan yapılmıştır. Kapı kanatlarının her birinde üstte ve altta üçer tane olmak üzere metalden yapılmış toplam on iki adet dairesel motif yer almaktadır. On iki motif, 12 İmam’ı simgelemektedir. Bu motiflerin ortasında iki adet dairesel motif daha yer alır. Sedef kakmalı yıldız motifleri bir daire oluşturarak kozmik alemi simgelemektedir.

Balım Sultan Türbesi’ni orijinal ahşap kapısı

Bu bölümde yer alan vitrinlerde sergilenen eserler arasında; dervişlerin ve babaların kullandığı; çerağ, teslim taşı, kamberiye, hüseyn-i taç, teber, tesbih, keşkül, mütteka, sedef (kemik! saplı bir bıçak, yıldız taşı ve evlenmemiş dervişlerin kullandığı Mengüç küpeler sergilenmektedir.

Mücerred dervişlerin kulaklarına taktığı mengüçler

Balım Sultan Hazretleri’nin kabrinin yer aldığı türbenin asıl giriş kapısı mermerden yapılmıştır. Mermer kapının kenar kısımlarında yıldız vb. motifler görülür. Kapının üzerinde Osmanlıca bir kitabe yer almaktadır. Kitabede;  

“(Binâ-i Hâza el-Kubbe-tüş-şerife el-emîr Ali Bey bin Şehsüvâr bey li-kutb-ül-evliyâ ve hülâsat-ül-büdelâ Hızır Bali bin Resul Bali bin Hacı Bektâş velî-yyül-Horasânî nevverallâhü merkadihî fi sene Hamse ve işrîyn ve tis’emie) yazmaktadır. Kitabenin Türkçesi; “Velî’ler kutb’u, Abdâller hülâsa’sı Horasan’lı Hacı Bektâş velî’nin oğlu Resul Bali’nin oğlu Hızır Balî’nin şerefli kubbesini büyük kumandan Şehsüvâr bey oğlu Ali bey 925 yılında yaptırdı.” yazmaktadır.

Kitabede bir yanlışlık yapıldığı oldukça muhtemeldir. Çünkü, Hızır Bali (Balım Sultan), Resul Bali’nin değil, Mürsel Bali’nin oğludur. Kitabesinden de anlaşıldığı üzere Balım Sultan Türbesi, Dulkadiroğulları Beyliği’nden Ali Bey tarafından Miladi 1519 yılında yaptırılmıştır.

Kızıl Deli ocağından uyanan

Baştan başa yeşillere boyanan

Varıp pirin eşiğine dayanan

Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır

Mekan Tutmuş Hanbağı’nda bucağın

Bulutlara ağıp tutan sancağın

.Uyandırdı pirimizin ocağın

Mürsel Baba oğlu Sultan Balımdır. (Kazak Abdal)

Kitabenin altında mermer üzerine işlenmiş altı adet motif yer almaktadır. Hafifçe yüksek mermer eşiği olan bir kapıdan Balım Sultan Hazretleri’nin kabrinin yer aldığı türbe bölümüne geçilmektedir. Türbe içten yüksek bir tanbur ile dört köşe plandan sekiz köşeye geçerek üzerine örtülen tek kubbeden oluşmaktadır. Türbe dıştan yonu taşı ile kaplıdır. Kaidede dört köşe plan üzerine oturan türbe, üst gövdede muntazam sekiz köşeli bir hal alır ve bu karakteri ile Selçuklu kümbetleri mimarisinde inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Türbenin kubbe ve duvar süslemeleri

Alevilerin-Bektaşilerin Piri, Hacı Bektaş Veli’dir. Balım Sultan ise, Aleviler-Bektaşilerce “İkinci Pir” olarak kabul edilmektedir ve “Pir-i Sani” olarak bilinmektedir. Balım Sultan ve dönemi hakkındaki bilgiler, sözlü Alevi-Bektaşi geleneği içerisinde varlığını sürdürmüş ve zaman içerisinde yazıya dökülerek günümüze ulaşmıştır. Balım Sultan’ın tarihsel süreç içerisinde ‘II. Bayezid’ ve ‘Şah İsmail’ ile ilgili münasebetleri hatta kardeşi Kalender Çelebi ile bağlantısı yazılı kaynaklarda farklılıklar göstermektedir. Alevi-Bektaşi söylencelerinde, nefeslerinde, gülbanklarında ve tercümanlarında ismi sıklıkla zikredilen Balım Sultan, Bektaşiliğe yenilikler ve farklı uygulamalar getirmiştir.

Balım Sultan’ın asıl adının ‘Hızır’ olduğu doğrudur. Ancak,  adının da önüne geçmiş olan ve daha çok da o adla bilinen ‘Balım’ isminin nereden geldiği ve anlamının ne olduğu hususları her zaman merak konusu olmuştur. Balım Sultan’a çocukluğunda süt yerine bal verildiği için mahlasının bundan geldiği hakkında bir söylence vardır. Bir başka söylenceye göre de Balım Sultan çok iyi bir hatip olduğundan “ağzından bal damlıyor” yani güzel konuşan anlamında kendisine “Balım” lakabı verilmiştir.

Balım adının kökeninin, Şeyh Edebali, Şeyh Bali isimlerinde olduğu gibi Babai kökenli olabileceği de kuvvetle muhtemeldir. Balım Sultan’ın ismi, Bali / Balı(m) kelimesinden türemiş olup, aynı Sultan kelimesinin “Sultanım” şeklindeki söylenişi gibi sonraları “Balım” şeklinde bir söyleniş halini almış olduğu muhtemeldir. Zaten soy zincirinde de görüldüğü üzere örneğin; Yusuf Bali, Mürsel Bali isimlerinde olduğu gibi isminin “Bali” kelimesinden gelmiş olabileceği daha sağlam bir tespit gibi durmaktadır. Hızır Bali’nin, Balım Sultan isminin yanı sıra pek bilinmeyen bir ismi de ‘Sultan Bali’dir.

Balım Sultan’ın doğum ve Hakk’a yürüyüş tarihleri de çeşitli kaynaklarda değişiklikler göstermektedir. Doğum tarihini; Miladi 1428, 1457 ve 1473 gösteren bazı kaynaklar, Hakk’a yürüyüş tarihini de; Miladi 1516, 1518, 1519, 1520, 1521, 1525 yılı şeklinde farklı farklı göstermektedir. Balım Sultan Türbesi önünde yer alan tanıtım levhasında ise Balım Sultan’ın doğum tarihi Miladi 1462, Hakk’a yürüyüş tarihi de Miladi 1516 olarak gösterilmiştir. Orijinal kitabesinde türbenin Hicri 925 yılında, Miladiye çevirecek olursak, 1519 yılında yaptırıldığından bahsetmiştik. O zaman, Balım Sultan’ın Hakk’a yürüyüş tarihi olarak, 1520,1521 veya 1525 olabileceği savları doğru kabul edilemez. Çünkü kitabesinde de belirtildiği üzere türbesi 1519 yılında yaptırıldığına göre Balım Sultan’ın, 1519 yılından önce ya da 1519 yılında Hakka yürüdüğü ve 1519 yılında da türbesinin yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Balım Sultan Türbesi ve önünde kutsal Karadut Ağacı

Balım Sultan’ın, padişahın iradesi ile Hacı Bektaş Veli Dergahı’na Post-nişin olarak atanıp gönderildiği tarih, 1482 yılıdır.  Bir görüşe göre de  1484 yılında Dergahın (Pir Evi) Post-nişini olmuştur. Ancak, Cem Sultan’ın Yeniçeriler ile ortak hareket edip karışıklık çıkarabileceği endişesiyle II. Bayezid tarafından Hacı Bektaş Veli Dergahı 1487 yılında kapatılmıştır. Bunun üzerine Balım Sultan, on iki yıl sürecek ‘Dimetoka’daki dergahındaki yaşantısına tekrar geri dönmüştür. Balım Sultan daha sonra 1499 yılında II. Bayezid’in daveti üzerine İstanbul’a gitmiş ve tekrar Hacı Bektaş Veli Dergahı Post-nişinliği kendisine verilmiştir. Genel görüş ise Balım Sultan’ın, 1501 yılında II. Bayezid tarafından Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın başına Post-nişin olarak atandığıdır. Dikkat edecek olursak, doğum-ölüm tarihlerindeki farklı görüşler gibi Dergaha ilk ne zaman geldiği üzerinde de yine farklı görüşleri barındırmaktadır.

Biz urum abdallarıyız
Maksudumuz yardır bizim
Geçtik ziynet kabasından
Gencinemiz erdir bizim

Daim kılarız biz varı
Harc-eyleriz elde varı
Dost yoluna verdik seri
Münkirimiz hordur bizim

Aşk bülbülüyüz öteriz
Rah-Hakk’a yüz tutarız
Ma’na gevherin satarız
Müşterimiz vardır bizim

Haber aldık Muhammed’den
Geçmeyiz zat u sıfattan
Balım nihan söyler zattan
İrşadımız sırdır bizim
(Balım Sultan)

Balım Sultan aynı zamanda “Ekmekçi postu” makam sahibidir. Ekmekçi postu, Meydan Evi’ndeki Horasan postu ve Aşçı Postu’ndan sonra gelen üçüncü posttur. Balım Sultan’ın Post-nişin olduktan sonra merkezi otoritesi güçlü bir dergah oluşturduğu, bu dergahın kuvvetli gelirlerle güçlendiği, Anadolu’da yeterince zaviyeler ve tekkelerin açıldığı, buralara tekkelerde yetişen babaların ve dervişlerin atandığı ve bu durumun kesintisiz devam ettiği bir gerçektir. Balım Sultan, Bektaşiliğe yeni bir heyecan ve canlılık getirmiş Dergahı Hacı Bektaş Veli zamanındaki gibi canlandırmıştır. Bektaşilik, Balım Sultan’a kadar genellikle kırsal kesimlerde göçebe-yarı göçebe Anadolu toplumları arasında tutunmuş, özellikle Türkmen zümreler içerisinde benimsenmiştir. Balım Sultan’la birlikte Bektaşilik, kentsel kesimlere ve Osmanlı aydınları arasına da girmiştir.

Balım Sultan, Bektaşiliğin toplumsal ve insancıl yönlerini, barışseverliğini ve yardımseverliğini ön plana çıkaran reformcu bir gönül eridir. Yüzyıllardan beri süregelen Alevi-Bektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergahta bir düzen içerisinde yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Balım Sultan’la “Bektaşilik Erkannamesi” son biçimini almıştır. Balım Sultan, Bektaşilik kültürüne ait “Erkânname”yi düzenleyerek öğretiye ritüellik, düşünsel yenilik ve düzenlemeler getirmiştir. “Balım Sultan Erkânnamesi” ile Bektaşiliğe ait tüm uygulamalar genel-geçer mutlak bir özellik kazanmıştır. Bektaşi kültürünün iç yapılanışı şeklinde de ifade edilebilecek olan “Balım Sultan Erkânnamesi‟nin tanımlama ve anlamlandırmaya getirdiği unsurların başında Bektaşi cem ayinleri gelir. Erkânname ile cem ayinlerinde gerçekleştirilecek ritüeller, seremoniler, dinsel pratikler, gülbenkler, tercümanlar ve Meydan Evi’nin organize edilişi gibi konular bir yazılı bir metne bağlanmıştır.

“Balım Sultan, “On iki İmam” anlayışını yola kazandırmıştır. “

On iki İmam inancı, Alevi-Şii inancında başından beri olmasına rağmen Bektaşilik Tarikatı’nın temel törenleri arasına Balım Sultan’la birlikte girmiş ve tarikatın temel direği olmuştur. Bu temel ilke, Alevi Bektaşi edebiyatının temel çeşnisi ve zenginliği haline gelmiştir. Hemen hemen tüm Alevi-Bektaşi ozanları On İki İmamı şiirlerinde kullanmışlardır. On İki İmam anlayışına paralel olarak yaşam “on iki” rakamı üzerine sistemleştirilmiştir. Cemlerde simgesel olarak on iki çerağ yakılması, kemer üzerine On iki İmamı simgeleyen on iki köşeli “palheng taşı” takılması, Bektaşi tacının on iki dilimli olması, Tekkelerin üstündeki baca ve kubbelerin hep on iki dilimli olması gibi.

Meydana getirilen bu sistemde “On İki İmam Törenleri”, “On İki Çerağ”, “On İki Post”, “Palhenk Taşı” gibi çeşitli tören ve adaplar yerleştirilmiştir. Balım Sultan zamanında Bektaşilerin derecelerine göre kılık ve kıyafetleri düzenlenmiş, başlıkların biçimleri de tayin edilmiştir. Balım Sultan 1501 yılında Hacı Bektaş Veli Dergahı’na Post-nişin olarak atandığında Yol’un kurallarının geliştirilmesinin yanı sıra imar faaliyetlerine de büyük önem vermiştir. Mevcut mekanların onarılması ve yeni yapıların yapılması özellikle Balım Sultan döneminde olmuştur.

“Bektaşilik Tarikatı’nda “evlenmeme kuralı” yani “mücerredlik ikrarı” verme Balım Sultan tarafından Erkanname’ye eklenmiştir.”

Bektaşi geleneğine göre, Balım Sultan reformlarıyla beraber tarikat tarihinde önemli sonuçlar doğuracak yeni ve özgün bir durum ortaya çıkmıştır. Balım Sultan gerek ayin-erkanını gerekse temel inanç esaslarını formüle ettiği Bektaşiliğe bir de “mücerretlik” kavramını eklemiştir. Buna göre tarikatta “seyr-u süluk”u tamamlayıp “mürşid-i kamil” olabilmek için hiç evlenmemek gerekirdi.

Balım Sultan’ın sol kulağında mengüç

“Kapunda kulak delinir,

  Pir Balım Sultan Efendim.” (Selman Cemali Baba)

Mücerred kelimesi, Bektaşiliğin Babagan kolundan, hiç evlenmemiş ve mücerretlik ikrarı vererek evlenmemeye söz vermiş derviş ve babalar için kullanılırdı. Bektaşiliğin Babagan kolunda aşamasını tamamlayan derviş, yapılan bir törenle hiç evlenmemeye, kendini tarikata, Hz. Ali yoluna adamaya söz verirdi. Mücerredlik yani dervişlerin evlenmemesi Balım Sultan’dan önce de vardır, ancak Tarikat Erkanı’nda bu bir kural değildir. Balım Sultan’ın yaptığı sadece Mücerredliği erkana bağlamak, yazılı hale getirmek olmuştur.

Mücerredlik kurumunun üç temel inancı vardır. Bu üç inancın öz amacının tutkulardan, geçici isteklerden sıyrılmak olduğu açıktır. Bunda kendini Tanrı’ya, tarikata adama, bağlanma düşüncesi egemendir. Evlenmemiş bir dervişe, baba ikrar vererek gerekli işlemler yapılırdı. Belli bir kural geleneğince tıraş edilir, sonra sağ kulağı delinip, “Terk” ve “Tecrit” anlamında dervişin kulağına ‘mengüş’ denilen özel bir demir halka takılırdı. Mengüş, Farsça bir kelimedir ve “küpe” anlamına gelmektedir. Mengüşün,  menguş veya Mengüç şeklinde söylenişleri de bulunmaktadır. Türkler arasında küpe anlamında kullanılan başka sözcüklerde bulunurdu.  Küpeye, Harzemşahlar’da “Isırga”, Çağatay Türklerinde “Alburga”, Anadolu’nun bazı yerlerinde “Kulakçak” ve “Kötürge” denilirdi. Bu küpenin takılması, dervişi dünyadan ve dünyevi nesnelerden, etkenlerden arındırmayı, soyutlamayı simgelerdi. Bazı erkannamelerde; sağ kulağa takılan mengüşün, o tarikin Pirinin Haseni soydan geldiğine; sol kulağa takılan mengüşün, o Pirin Hüseyni soydan geldiğine; iki kulağa birden takılan mengüşün ise söz konusu Pirin, Haseni ve Hüseyni soydan geldiğine işaretti. Mücerred Bektaşiler mengüçü, daima sağ kulaklarına takmışlardır.

Balım Sultan Hazretlerinin kabrinin ayak kısmında da “Balım Şamdanı”  yer almaktadır. Balım şamdanı, “Balım Sultan Çerağı” olarak da bilinmektedir.

Şamdan üzerinde;

“İn Kelâm Ali Hilmi

 Kulları

Sürüp hâk -ı  dür dergâh -ı pîre vechin ey âşık,

Uyandır kalb kandilin Balım Sultân çerâğından”. yazmaktadır

Bunun altındaki: vakıf kitabesinde;

“Balım Sultan  kaddese  sırrahu  el – mennân

 Efendim hazretlerinin türbesi

Şerâfet- pezîr âliyâların

Der – sa’âdetde  Şâh kûlu sultan Hazretlerinin Post – nişini

Ali Hilmi Kullarının  vakf  eylediği şem’’idândır.

1286 sene Rebîyü’l – evvel gurrâni” yazılıdır.

Balım Sultan Türbesi’ndeki şamdanın önceleri Merdivenköy Dergahı’nda olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Üzerindeki vakıf kitabesinden de bu dergahın postnişini olan Mehmet Ali Hilmi Dedebaba tarafından, H. 1286 / M. 1869 tarihinde Balım Sultan Türbesi’ne vakfedildiği anlaşılmaktadır. Hacı Bektaş Veli Dergahı’ndaki şamdanların kırkbudak olarak adlandırılmaları ve birer büyük ağaç görünümünde olmaları Alevi-Bektaşi kültüründe ağaçla ilgili inançların varlığını göstermektedir.

Pirinçten yapılmış olan Balım Şamdanı üzerinde birçok süsleme barındırmaktadır. Şamdanın tepesinde “Pir tacı” olarak bilinen Elif-i Taç vardır ve tacın yönü kubbe aleminde olduğu gibi doğu-batı doğrultusunda, cephesi güney yönündedir. Aleviler-Bektaşilerce kutsal kabul edilen taçla ilgili olarak “tacın içi sır, dışı nurdur” inanışı vardır.  Şamdan üzerindeki lotus benzeri çiçekler, tomurcuk halinden çiçek açmış haline kadar ki evreleri ile gösterilmiştir. Çiçeklerin üzerinde de birer kandil vardır. Burada, insanın manevi aydınlanmasına giden yoldaki aşamaları çiçek motifleri ile ifade edilmiştir. Çiçeğin tomurcuk halinden açması haline gelmesi ve açtıktan sonra üzerinde kandil, mum benzeri bir şeyin konacağı yerin yapılması aşama aşama gösterilerek insanın kendisini geliştirmesi ve olgunlaştıktan sonra ışık yayması ve etrafını aydınlatması, aydınlatıcı olması vurgulanmıştır.

Ayrıca birer elin tuttuğu şamdan budaklarının ejderha benzeri yaratıklar ile gösterilmesinde de çiçeklerdeki evreler gibi canlının yaşam evreleri ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra kuşlar ve aslanlar şamdan üzerinde süsleme sanatının eşsiz örneklerini göstermektedir. Şamdan üzerinde yer alan kuşlar, aslanlar simgesel olarak Hacı Bektaş Veli ve Hz. Ali ile ilgilidir. Balım Şamdanının aynı Kırkbudak şamdanında olduğu gibi bir ağaç formunda olması, Alevi-Bektaşilerin doğaya ve ağaca gösterdiği saygının yanı sıra, bulunduğu yerde bir ağaç gibi kök salmasını, oraya yerleşmesini de vurgulamaktadır. Ayrıca,  inancın ya da Bektaşi tarikatının kök salması ağaç formunun şamdan şeklinde gösterilerek;  şamdanın ışık yayan aydınlatıcı bir unsur olması bakımından oldukça önemlidir. Bu ışığın, Alevi-Bektaşilerce iki büyük çerağından birisi de Balım Sultan’dır.  Ve ondan dolayıdır ki, Kırkbudak Şamdanlardan birisi Balım Sultan Türbesi’nde yer almaktadır.

Balım Sultan Hazretleri’nin kabrinin kuzey yönünde niş içerisinde bir kabir daha yer almaktadır. Bu kabir, Balım Sultan’ın kardeşi “Şah Kalender Çelebi”ye aittir. Kalender Çelebi’nin kabri önünde üzeri yazılı mermer bir taş bulunmaktadır.

Şah Kalender Çelebi’nin kabri

Türbenin hemen önünde Aleviler ve Bektaşilerce kutsal kabul edilen “Karadut ağacı” yer almaktadır. Karadut ağacının hemen yanında mermer bir sütun vardır.

Mermer sütun, ziyaretçiler tarafından dilek taşı olarak bir kutsallık kazanmıştır.