“Çaşme”, Farsça bir kelime olup, kelime kökeni “Çaşm”dır. Çaşm ya da Çeşm göz anlamına gelmektedir. “Çaşme” ise göz gibi olan şey, pınar ve göze anlamlarına gelir. Çaşme zamanla dilimize çeşme şeklinde dönüşmüştür. Suyun aktığı mimari yapılara çeşme denildiği gibi “Pınar” da denilmektedir. Pınar kelimesi ilk defa Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı Divan-i Lugat-it Türk’te geçmektedir. Çeşme ve pınarın yanı sıra suyun çıktığı yer anlamında “göze” kelimesi de halen kullanılmaktadır.
Hacı Bektaş Veli Dergahı da evvelden beri “Serçeşme” olarak bilinmektedir. “Ser” Farsça bir kelime olup, baş, kafa anlamlarına gelmektedir. Serçeşme ise suyun başı, suyun çıktığı yeri yani Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın Yol’un kaynağı olduğunu vurgulamaktadır.
Türk yaratılış mitinde “kozmos”, sudan türemiştir. Başka bir deyişle yaratılışın başlangıç nüvesi sudur. Bütün canlılar da sudan yaratılmıştır. O halde su yaratılışın temel noktası olduğundan mitolojik bilinçte önemli bir konum üstlenmiş durumdadır. Su başlangıç maddesi olduğu gibi dünyanın sonunu getiren unsur olarak da görülür. Kozmik bilgide tufan olarak nitelenen dünyanın su ile kaplanması ezoterik bilgilere göre yaşlanmış dünyanın sonu, yeni oluşumun ise ilk unsurudur.
Günümüzde Anadolu’nun birçok yerinde ziyaret çerçevesinde gelişen su kültü büyük önem taşımaktadır. Çünkü ziyaret mekânlarında çoğu zaman türbe, mezar, ağaç ve su bir bütünlük arz etmektedir. Özellikle kutsal mekânla temas genellikle su, ağaç ve toprakla sağlanmaktadır. Su kültüne bağlı olarak kutsalla bütünleşme ve koruma sağlama çoğu zaman içilen veya vücuda sürülen su ile gerçekleştirilir. Söz konusu su kaynakları kutsiyetlerini bazen bir dede, baba, veli veya şehit ile irtibatından bazen bir ağaç, taş, tepe veya dağ ile irtibatından bazen hem mezar hem de ağaç, taş ve tepe unsurları ile birlikte almaktadır. Zaten bazı kutsal suların isminden de bunu çıkarmak mümkündür.
Anadolu’daki kutsal suların önemli bir kısmı dilek amacıyla kullanımının yanı sıra şifa verme özelliği ile de ilgi görmektedir. Yine Anadolu’da birçok yerde nehirler, ırmaklar ve onların kaynakları ile ilgili çeşitli inanışlar ve onları destekleyen menkıbeler yer almaktadır.
Ayrıca kutsallık atfedilen suların kaynağı, çıkış şekli ve yeri kutsiyet atfedilmesinde belirleyici olmakta ve bu çerçevede kült oluşmaktadır. Bu suların bir kısmının yerden ilginç bir şekilde çıkması, “zemzem”in ortaya çıkışındaki motifleri taşımaktadır. Anadolu’nun birçok yerinde su kültüne bağlı olarak pınar, çeşme, nehir ve göl şeklinde kutsiyet atfedilen unsurlar mevcuttur.
Ziyaretçilerin su kültüne konu olan unsurlarla (içmek, yıkanmak, kurban sunmak, para ve yiyecek-içecek saçmak vb. şekillerde) teması çoğu zaman su ruhlarıyla yakınlaşma, bütünleşme ve her türlü sıkıntıları için onlardan yardım alma amaçlarını taşıdıkları görülür.
Ab-ı hayatın çeşmesi
Aşıkların visalidir
Sohbeti aşk ile eder
Susamışları yakmaya
Aşkı mı derim ben ona
Tanrının uçmağın seve
Uçmak hodbir tuzaktır
Eblehler canın tutmağa
Aşık olan miskin olur
Hakk yoluna teslim olur
Her ne dersen boyun tutar
Çare yok gönül yıkmaya (Yunus Emre)
Türkler arasında evrendeki dört elementten biri olarak ifade edilen suyun bereket sağlamaktaki rolü iyi bilindiği için hayatın kaynakları arasında yer almıştır. Suyun kutsal kabul edilmesi Türklerin, İslamiyet’i kabul etmesinden önceki Şaman inanışlarına kadar uzanmaktadır. Su kültü, eski Türk inanç sisteminde önemli bir yere sahiptir ve tüm pınarların, dere, ırmak, göl ve denizlerin kendi iyi ruhlarının olduğuna inanılmaktadır. Suyun şifa verici, arındırıcı gücüne inanç Türk mit, efsane ve destanlarına da yansımıştır. Su ve dolayısıyla çevresinde oluşan kozmolojide o, dişi ve doğurgandır, gizli güçlerin toplamıdır. Aynı zamanda büyüsel işleve sahiptir.
Hacı Bektaş Veli Makalatı’nda da, Tanrının dört tür insan yarattığı ve onları insan oluşumunu sağlayan dört öğeye (anasır-ı erbaa) ayırdığı anlatılır. Bunlar, Bektaşilikte “dört kapı” ile simgelenmiştir. Bu kapılardan Marifet Kapısı, “Arifler”i simgelemektedir. Arifler, sudan yaratılmıştır. Ariflerin olduğu Marifet Kapısı, gönül yolunda en yüce düzeye ulaşma aşamasıdır. Tanrısal sırlara insan burada erişmektedir. Sudan yaratıldığına inanılan Ariflerle ilgili Hacı Bektaş Veli’nin “Arifler hem arıdır, hem arıtıcı” sözü suyun saflığını ve temizleyici özelliğini vurgulaması bakımından oldukça önemlidir.
Anadolu Aleviliğinde de suya o kadar çok saygı ve kutsallık gösterilmiştir ki, bu kutsallığı erkânlarına dahil etmişlerdir. “Sırsuyu hizmeti” ve “Sakka hizmeti” ile sofra hizmeti içinde yer alan “Elsuyu hizmeti” su ile ilgili uygulamaların Alevi-Bektaşi erkânları sayesinde günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Hacıbektaş sınırları içinde de suyun kutsallığı çeşme yapılarında kendisini göstermektedir. Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda yer alan Aslan Çeşme ve Üçler Çeşmesi ile Dergah dışında Çilehane’de yer alan Zemzem Çeşmesi ile Kadıncık Ana Evi yakınında yer alan Akpınar Çeşmesi Aleviler-Bektaşiler tarafından taşıdıkları özellikleri bakımından kutsal kabul edilmektedir. Bu çeşmelerden akan suların şifa verici özelliği olduğuna inanılmaktadır.