Dedebağ, Hacıbektaş İlçe merkezine yaklaşık 2 km uzaklıkta Hacıbektaş Dergahı’nın kuzeydoğu yönünde bulunmaktadır. Dedebağı, Doğal sit alanıdır ve mülkiyeti ile denetimi Hacıbektaş Belediye Başkanlığı’na aittir. Dedebağı, farklı türde ağaçların olduğu bir alana sahip olup, buradaki Pelit Ağacı görülmeye değerdir.
Dedebağı, günümüzde misafirlerin piknik alanı olarak kullandığı ve dinlendiği önemli bir mesire alanıdır.
Dedebağı’nda Şeker Pınarı olarak bilinen tarihi bir çeşme de bulunmaktadır. Kitabesinden anlaşıldığı üzere Şeker Pınarı Çeşmesi, Salih Niyazi Dedebaba tarafından onarılmıştır. (bkz. Dedebağ/Şeker Pınarı Çeşmesi) Dedebağı’na girişte hemen sağda ağaçların arasında sanki gizlenmiş gibi duran belli belirsiz kitabesi olmayan mezarlar da bulunmaktadır. Bu mezarların Dedebağı’na hizmet etmiş dervişlere ait olması muhtemeldir. Biraz ilerlediğimizde de hemen sol tarafta Arıcı Baba Türbesi yer almaktadır.
Dedebağı, Hacı Bektaş Dergâhı’na bağlı bir yerdi ve dergahının en önemli ‘ocak’larından birisiydi. Derviş adayının Hacı Bektaş Dergahı’na girmeden önceki son durağı, Dedebağı idi. Çünkü, ‘ham’ olarak dergaha gelen derviş adayının ilk sınaması Hanbağı’nda yapılırdı. Dedebağ ve Hanbağı, Hacı Bektaş Veli zamanında özellikle üretim için açılmış alanlardı. Hacı Bektaş Veli, Sulucakarahöyük’te “imece kültürü”ne önem veren bir anlayışla çalışmanın ibadet olduğu kadar paylaşmanın da bir o kadar sevap olduğunu dervişlerine anlatmıştır.
“Hacı Bektaş Veli, dervişlerinin ziraat yaparak; ekip, biçerek geçimlerini ‘alın teri’ ile kazanmalarını öğütlemiştir.”
Dergâhın At Evi, Dedebağı’nın bütün işlerinden sorumlu evdi. Günümüzde temeli dahi kalmamış olan At Evi, Dergâhın 1.Avlusunda (Nadar avlusu) ilk giriş kapısı olan Çatal (Cümle) kapının doğusunda yer alırdı. At Evi, Dergâhın tarım işlerinin yönetildiği evdi. Dergâha ait tarım arazileri, bağlar, bahçeler ve çiftliklerden At Evi sorumluydu ve dergâhın bütün tahıl ihtiyacını karşılardı. Hacı Bektaş Dergahı’nın açık olduğu dönemlerde önemli ocaklardan olan Dedebağı ve Hanbağı aynı zamanda; dergahın meyvesini, sebzesini ve balını da temin ederdi.
Dergâh, ‘Dedebağı’ ve ‘Hanbağı’ denilen çiftliklerle birçok tarla, bağ ve bahçeler, bostanlar içeren büyük bir işletme halindeydi. Burada çalışanlar, tamamen Dedebaba emrinde olup, her hizmet Dedebabanın buyruğuyla ve izniyle yapılmaktaydı. Emirlerinde pek çok derviş, muhip ve ücretli işçi bulunduran Babalar, bu arazilerin birer bölümünde çalışır, ürün alır ve hayvan yetiştirirlerdi.
“Çalışmadan geçinenler, bizden değildir!” (Hacı Bektaş Veli)
Bektaşiliğe intisap etmek isteyen derviş adayları önce Pir Evi’ne bağlı Hanbağı ve Dedebağı çiftliklerinde hizmet eder, burada ilk sınamalarını geçebilirlerse önce At Evi’nden başlamak üzere Pir Evi’ndeki hizmetlerinde yükselebilirlerdi. Bektaşi tekkeleri ya da dergâhları tasavvuf öğretisinin, tarikat kurallarının uygulanmasına nasıl önem göstermişse aynı önemi tarımsal faaliyetlerde de örneğin; ağaç yetiştirmede, arıcılık, bağcılık gibi ziraai çalışmalarda da göstermiştir. Hacıbektaş Tekkesi’ne hizmet etmek için ilk defa gelen derviş adaylarının önce Hanbağı ve Dedebağı’na gönderilmeleri Bektaşilikte doğayı anlamanın, ona saygı duymanın, üretmenin ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Derviş, bu hizmeti bitirdikten sonra tekke içi hizmetine başlardı. Bu hizmeti 12 yıl sürerdi. 12 yıl ile On İki İmam arasında bir bağlantı olduğu çok kuvvetli bir ihtimaldir.
“Hanbağı, Dedebağı dervişlerin durağı” (Hayderi)
Derviş, bu 12 yıllık hizmet sonunda, davranışları, görgüsü, tutumu beğenilirse Baba aşamasına yükseltilirdi. Ancak, Baba olmak için İkrar ve sülük, ilbas gibi ayrı ayrı aşamalardan geçmesi gerekirdi. Bektaşi tarikatına girmek isteyen bir muhib, önce Pir Evi’ne yakın olarak kurulmuş olan “Hanbağı” tekkesinde denenirdi. Muhib, burada başarılı olduğu takdirde, bir üst tekke olan “Dedebağı” Tekkesi’ndeki hizmete terfi ederdi. Her Bektaşi muhibbi, bu tekkelerde en az birkaç yıl hizmet etmek zorundaydı. Derviş adayının Dedebağı’nda başarılı olduğuna karar verildiğinde, kendisine destarsız tâc giydirilmekte ve bu törenden sonra “derviş” olabilmekteydi. Bu ritüelin benzeri, Yeniçeri Ocağı’nda da uygulanmaktaydı.
Mustafa Kemal Atatürk, heyeti ile birlikte 22 Aralık 1919 tarihinde Hacıbektaş’a geldiklerinde, Hacı Bektaş Dergahı’nı ziyaretlerinde kendisini karşılayan Bektaşi Babalarından birisi de Dedebağı Babası, Arslan Baba idi.
1925 yılında yapılan bir çalışmaya göre; Hacı Bektaş Dergâhı’nın, Dedebağı ile Hanbağı’nda ve ortakçılarla işletilen Kütükçü Çiftliği, Kaya Çiftliği, Kızılöz Çiftliği ve İlicek Çiftliği’nde arazilerinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Dedebağı’na geldiğinizde, Arıcı Baba Türbesi’ni ziyaret etmeden, Şeker Pınarı‘ndan su içmeden, Pelit Ağacı‘nı görmeden gitmeyiniz!