Kadıncık Ana Evi
QR Code

Kadıncık Ana Evi, Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın kuzey tarafında yer almaktadır. Kadıncık Ana Evi’ne giderken yolda önümüze birçok tarihi yapı ile höyük çıkar. Bu yapılar sağ tarafta yer alan Hoca Fakıh Çeşmesi ile sol tarafta yer alan Cuma Camisi’dir. Bununla birlikte Kadıncık Ana Evi’nin eteğinde Akpınar Çeşmesi, çeşmenin solunda Öksürük Çeşmesi ve önünde de Suluca karahöyük yer alır. Höyüğün eteğinde de Çamaşır Kayası vardır. Kadıncık Ana Evi’ni ziyaret ettikten sonra evin batı yönüne doğru gidildiğinde önümüze yine başka bir tarihi çeşme olan Uç Çeşme çıkar.

08/02/1991 tarihinde tescil edilmiş olan Kadıncık Ana Evi’nin mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir. Orijinal kullanımı konut olmakla beraber bugün ziyaretgah olarak kullanılan ev, 13. yüzyıla tarihlendirilmektedir. 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarım görmüş olan Kadıncık Ana Evi’nin bakım-onarım çalışmaları en son 2020 yılı Ağustos-Kasım ayları içerisinde yapılmıştır. Günümüzde evin günlük kontrolü ve ziyaretçi talebi doğrultusunda açılması Hacıbektaş Müze Müdürlüğü tarafından sağlanmaktadır.

Kadıncık Ana Evi, etrafı duvarlarla çevrili bir bahçe içerisinde yer almaktadır. Bahçede Hüseyn-i taçlı iki kabir vardır. Kabirlerden birisi Emin Baba’ya,  diğeri ise Ahmet Baba’ya (Balım Evi Babası) aittir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan ev, düzgün olmayan dikdörtgen planlı moloz taşla inşa edilmiş ve kesme taşla kaplanmıştır. Ev, birbiri ile bağlantılı üç odadan oluşmaktadır. Evin her üç odasında da mazgal tipli niş ve pencereler bulunmaktadır ve içten tomruk tavan dıştan ise kiremit çatılı örtü sistemi ile kaplıdır.

Kadıncık Ana Evi Planı

Odalardan sağ tarafta olanı tek kemerli olup, üç pencere ile dışarıya açılmıştır. Rivayete göre, odanın girişe göre solundaki duvar içeriye doğru yıkılmak üzereyken Hacı Bektaş Veli, bu duvarı eliyle durdurmuş ve yıkılmasını engellemiştir. İşaret olsun diye bu duvar halen eğri (kahverengi boyalı alan) durmaktadır. 

Giriş kapısının karşısındaki köşede ise inanışa göre, Kadıncık Ana’nın içerisinde “Sır” olduğu söylenen bir ocak yeri bulunmaktadır. Ocağın önünde üzeri desenli beyaz mermerden kare şeklinde bir taş vardır. Söylentiye göre, Kadıncık Ana, bu taşın üzerinde ekmek yaparmış. Ocağın tam karşısında giriş kapısının solunda, kemerden sonra kalan duvarda önceleri; “Ta’mir-i elhac Mehmed Baba Sene 1314” (M.1896) yazısı ile giriş kapısı iç tarafında kapı üstünde sülüs yazı ile “Kelime-i Tevhid” yazısı var iken bu yazılar günümüze kalamamıştır.

Kadıncık Ana’nın sır olduğuna inanılan Ocak

Evin ikinci ve üçüncü odalarına ise ayrı ayrı kapılardan ve içte yer alan küçük bir kapıdan girilmektedir. Üçüncü oda, kemerli bir tavana sahip olup, diğer odalara göre biraz geniştir ve burasının “toplanma yeri” olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Odaların duvarlarındaki kalem işi motifler ise sonradan yapılmış olup, en son 2020 yılı Ekim ayında onarım görmüştür. 

Restorasyon sonrası Kadıncık Ana Evi

Kadıncık Ana Evi, Hacı Bektaş Veli’nin Türbesi ve Müzesi ile Çilehane(Delikli taş) sonra en çok ziyaret edilen kutsal mekandır.

Kadıncık Ana Evi, Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin Suluca Karahöyük’e (Hacıbektaş) geldiğinde ‘misafir edildiği ilk ev’ olması bakımından da oldukça önemlidir. Bundan dolayı Alevi-Bektaşilerce kutsal kabul edilen ve ziyaret edilen bir evdir. Ev, aslında İdris Hoca’nın evidir. Hacı Bektaş Veli, bu evde bir süre misafir olduktan sonra Pir Evi’nin çekirdeğini oluşturan “Kızılca Halvet” yapıldıktan sonra oraya yerleşmiştir. Hacı Bektaş Veli, Suluca Karahöyük’e geldiğinde Kadıncık Ana ile İdris Hoca kendisine yardım etmiş ve hizmetinde bulunmuştur.

“Kadına değer veren bir Veli; Hünkar Hacı Bektaş”

Kadıncık Ana hakkında Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi’nde ve Menakıpnamelerde bilgiler bulunmaktadır. Ancak, Kadıncık Ana ile İdris Hoca’nın kabirlerinin nerede olduğu bilinmemektedir. Hacı Bektaş Veli’nin Suluca Karahöyük’te ilk defa kiminle karşılaşmış olduğu hakkında en güçlü rivayet ise Kadıncık Ana ile olanıdır.

Bütün Velayetname nüshalarındaki kayda göre Hacı Bektaş Veli, ilk defa çeşme başında çamaşır yıkayan kadınlar arasında bulunan ve Yunus Mukri oğlu İdris Hoca’nın eşi Kadıncık Ana (Fatma Nuriye?- Kutlu Melek?) ile konuşmuş ve Kutlu Melek kendisine yiyecek verip, karnını doyurmuştur. Sonra İdris Hoca, Hz. Hünkâr’ı evine çağırmıştır. 

Rivayet odur ki ; “Kadıncık Ana, Hz. Hünkâr’la karşılaşmadan bir gün önce bir düş görür. Karşısında beliren parlak, dolunay durumunda bir ay kendisine doğru gelmiş ve elbisesinin eteklerinden içeri girmiş. Yakasından dışarı çıkacak iken Kadıncık Ana yakasını sıkıp, buna meydan vermemiş. Elbisesinin altındaki parlak ay nereye doğru giderse o da o tarafı kapatır, onun dışarı kaçmasına engel olurmuş. Bu uğraşma içinde uyanmış ve yanında yatan kocası İdris Hoca’ya seslenip gördüğü düşü anlatmış.  İdris Hoca, ‘Ay, erenlere delalet eder! Bizim çocuğumuz olmadı, Hakk bir evlat verecek, o da ermişlere bağlanacak’ demiş.”  Kadıncık Ana’nın zamanla üç oğlu olmuş, Mahmud ve Habib adındaki oğulları yaşamamış, sadece Hızır Bali adındaki oğulları yaşamış. Hızır Bali (Lale), Hacı Bektaş Veli Hazretleri’nin manevi evladıdır.

Erenler Meclisinde Fatma Bacı

Hz. Hünkâr’ın güvercin donunda Rum’a gelişini ilk sezen ve onun batın selamını alıp, karşılık selamı veren de Fatma Bacı isminde başka bir ermiş kadındır. Bazı kaynaklar Fatma Bacı ile Kadıncık Ana’nın aynı kişi olmadıklarını, bazı kaynaklar aynı kişi olduklarını, bazı kaynaklar ise İdris Hoca’nın eşi Kadıncık isminde başka bir kadın daha olduğunu ileri sürmektedir. Hacı Bektaş Veli, Anadolu’ya geldiği zaman ‘mana âlemi’nden, Anadolu erenlerine selam vermiş, Bu selam, ancak Fatma Bacı’ya malum olmuş ve O, Hacı Bektaş Veli’nin selamını Erenler Meclisi’ne iletmiştir. Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişini tasvir eden tabloda kalabalık dervişlerin arasında Fatma Bacı’da (beyaz peçeli olan) vardır. Tablo, Hacı Bektaş Veli Dergahı Meydan Evi’nde (Meydan Odası) sergilenmektedir.

Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu Erenleri ile tanışması sahnesi / Meydan Evi

Kadıncık Ana ile ilgili halk arasında anlatılan rivayetlerden birisinde de; “Kadıncık Ana ve eşi İdris Hoca Hz. Hünkâr’a gelen misafirleri sırtlarındaki gömleğe kadar harcayarak ağırlamışlar. Sonunda Kadıncık Ana’nın hizmet etmek üzere konukların yanına varacak gömleği bile kalmamış. Hz. Hünkar, onun konukların yanına gelmediğini fark edince bunun nedenini sorup durumu öğrenmiş. İşte o zaman bu ocak içinden bir el, bir bohça içinde elbiseler sunmuş. Kadıncık Ana’da bunları giyerek hizmete koyulmuş.” Vilayetname’de ise, “Kadıncık Ana’nın bu durumunu öğrenen Hacı Bektaş Veli, O’na bir bohça ile elbise ve ayrıca birçok altın sundu.” diye yazmaktadır.

Hacı Bektaş Veli’ye bir gün sorarlar: “Kadıncık Ana eşiniz midir?” diye. Hacı Bektaş Veli’de, “Eşim değil, eşitimdir” diye cevap verir. Burada Hacı Bektaş Veli’nin sosyal yaşam içinde kadına ne denli önem verdiği, kadın erkek eşitliğini vurgulaması çok önemlidir. Bunu, Hacı Bektaş Veli’nin “Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde / Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde / Bizim nazarımızda kadın- erkek farkı yok / Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde” dörtlüğü de çok iyi anlatmaktadır. Onun içindir ki Alevi-Bektaşi Cem törenlerinde kadın da vardır. Kadın, Cemlerde, meclislerde sadece bir varlık olarak değil; düşüncelerine görüşlerine önem verilen, söz hakkı olan bir Can olarak bulunur.  Onun içindir ki, Hacı Bektaş Veli, kadının varlığını yok saymamıştır; bilakis kadını erkek ile eşit hatta erkekten de daha üstün bir varlık olarak görmüştür.

“Kadınlarınızı okutunuz!” ( Hacı Bektaş Veli)

O dönemler Anadolu’da; Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum gibi topluluklar yaşamaktaydı. Bektaşiler, toplumda kadınlı-erkekli bir birlik-dirlik ve ileri bir cemiyet düzeni kurarak Türk toplumunu daha aydınlık ve yüksek bir amaca ulaştırmak çabasında olmuşlardır. Bektaşiler ve onların Piri Hacı Bektaş Veli, bu amacı gerçekleştirmek için Bacıyan-ı Rum ile birlikte hareket etmiştir.

Kadıncık Ana Evi’nde sergilenen Hacı Bektaş Veli Tablosu

Kadıncık Ana, Hacı Bektaş Veli öğretisini Anadolulu Bacılarla beraber yayan, bu inancın Anadolu’da yaşamasını sağlayan bir mürşid, bir yol göstericidir. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Türkmen kadınlarının kurduğu ‘Bacıyan-ı Rum’ teşkilatına önderlik ettiği bilinen Anadolu kadın erenidir. Kadıncık Ana, Hacı Bektaş Veli Dergâhının temellerinin atılmasında büyük rol oynayan, Türkmen coğrafyasında kadının iktisadi, kültürel ve sosyal hayatta rolünün çok önemli olduğunu vurgulayan bir “Çerağ”dır. Kadıncık Ana, Bektaşi Tarikatının en önemli kurucularından Abdal Musa’yı yetiştiren, ona bilgilerini aktaran, tarikatın devam etmesi için Yol’un kurallarını hazırlayandır. Hacı Bektaş Veli, “Sırrı” bu donanıma en iyi sahip olan Kadıncık Ana’ya vermiştir.

“ İmdi Hacı Bektaş Sultan bunların içinden Bacıyan-ı Rum’ı ihtiyar itti kim o ‘hatun ana’dır, anı kız idindi, keşf ve kerametini ana gösterdi, teslim itdi, kendi Tanrı rahmetine vardı.”

Kadıncık Ana Evi’nde sergilenen Hacı Bektaş Veli Tablosu

Yukarıda bahsettiğimiz İdris Hoca’nın eşi Kadıncık Ana dışında bir diğer Kadıncık Ana olarak da bilinen Fatma Bacı, Ahi Evren’in eşi ve onun hocası olan Kirmani’nin kızıdır. İdris Hoca eşi Kadıncık ile Fatma Bacı zaman içinde birbirine karıştırılmıştır. Bir yerde iki muhterem kadın iç içe geçmiş, bir bedende tek varlık olarak kabul görür olmuştur.

Fatma Bacı, Moğolların Kayseri’yi kuşatması sırasında esir düşmüştür. Ömrünün on yedi seneye yakın bir kısmı esaretle geçmiş, ancak babasına duyulan saygıdan dolayı Moğollar kendisine iyi davranmıştır. 1260’da esaretten kurtulan Fatma Bacı, önce Kayseri’ye, daha sonra da Kırşehir’e eşi Ahi Evren’in yanına gitmiştir. Fatma Bacı, Ahi Evren’in vefatı sonrasında yapılan baskılara daha fazla dayanamayarak Suluca karahöyüğe gelmiş ve burada Hacı Bektaş Veli’nin himayesine girmiştir. Ancak, bahsettiğimiz bu ve buna benzer bilgiler yazılı kaynaklarda farklı farklıdır ve birbiriyle uyuşmayan birçok bilgiler mevcuttur.

” Sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde değil! Her daim kadınları ve Kadıncık Ana’yı unutmayın!”

Fatma Bacı, Anadolu Bacıları (Bacıyan-ı Rum) örgütünün kurucusudur. Kadın derviş ve mürşit geleneğini Anadolu’ya taşıyan Bacıyan-ı Rum olmuştur. Bacıların ilk örneği ise Türkistan Piri Ahmed Yesevi’nin kızı olan Gevher Şehnaz Hatun’dur. Ahmed Yesevi’den sonra onun faaliyetlerini kızı sürdürmüş ve Gevher Şehnaz Hatun’dan sonra da Horasan bölgesinde kadın derviş geleneği devam ettirilmiştir. Anadolu’daki kadın mürşit geleneğinin kökleri de Horasan’dan gelmektedir.

Bacıyan-ı Rum, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Türkmen kadınlarının kurduğu teşkilattır. Bacılar teşkilatı ilk olarak Kayseri’de kurulmuştur. Bacıyan-ı Rum adı ilk kez Aşık Paşazade Tarihi’nde geçmektedir. Bacıyan-ı Rum, Ahilerin bir koludur. Fatma Bacı, Selçuklu zulmünden kaçan Ahileri toparlamak için örgütsel faaliyetlerde bulunmuştur. Türkmen kadınları tarafından kurulan Bacıyan-ı Rum; askeri, sosyal ve kültürel alanda birçok çalışmalar yapmıştır. Bacıyan-ı Rum, el sanatlarıyla uğraşan kadınların bir araya gelerek kurdukları kadın sanatkârlar teşkilatı olarak da nitelendirilebilir. Bacılar Teşkilatı, Moğol istilası sonucu Anadolu’nun pek çok bölgesine dağılmıştır. Bacılar, sanatlarını gittikleri bölgelerde devam ettirip, bulundukları yörenin kadınlarına da öğretmişlerdir.

Sizler de Hacıbektaş’a geldiğinizde Anadolu kadın aydınlanmacılığının en önemli değerlerinden olan Kadıncık Ana Evi’ni görmeden gitmeyiniz!

Süpürge, ekmek tahtası, tandır…

Bir kadın, sadece evini temizlemez; dünyayı da arındırır.

Bir ekmek tahtası, hemen orda görünen; beyaz mermer masa.

Kadın yorulur! ama durmadan yoğurur, güzellikleri doğurur. Emeği sunar, geride ise sadece izler, ipuçları bırakır çeker gider.

Süpürgesi yanında, ekmeği yoğurduğu tahtası önünde bir kadın; Sır’ra erer önündeki kapılardan kapılara geçişi işaret eden tandırında halden hale girer.

Kadıncık, rüyasını anlatmıştı. “Rüyamda, dolunay gördüm! demişti.

Bilerek ateşe giren yenilenir, kendini yeniler.

Dünyanın deviniminin en önde gideni de O olur.

O en önde giden de her zaman kadın olur.

Kadıncık Ana olur.

Sulucakarahöyük’te kadim geleneğinde olduğu gibi taa öteden beri, Kadıncık Ana’dan beri, 700 yıl öncesinden olduğu gibi her zaman Anadolu’da kadın aktivistler yetiştirir.

Hem de hiç durmadan…