Üçler Çeşmesi, Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın asıl giriş kapısı olan Cümle(Çatal) kapısından girildiğinde Nadar avlusunda (1.Avlu) sağ tarafta yer alır. Üçler Çeşmesi, “Üç Çeşme” ve “Fevzi Baba Çeşmesi” isimleriyle de bilinmektedir. Üçler Çeşmesi, Feyzullah (Feyzi) Baba zamanında yaptırılmıştır.
Dergahın dışında yer alan ve Feyzullah Baba zamanında yaptırılmış “Feyzullah Baba Çeşmesi” olarak bilinen bir çeşme daha vardır. Her iki çeşmenin kitabelerinin yapım tarihi göz önünde bulundurulduğunda bahse konu olan çeşmelerin Feyzullah Baba tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Üçler çeşmesi adından da anlaşılacağı üzere üç kurnalıdır. Üç sayısı, “Allah-Muhammed-Ali”yi simgelemektedir.
Ayrıca “Muhammed-Ali-Fatma”yı da simgeleyen üç sayısı; “Ali-Hasan-Hüseyin”i de simgeler. Gayb erenlerden bir kutup ve iki imamdan oluşan üç ulu ermiş de yine üçler olarak ifade edilir. Bununla birlikte, üç sayısı Bektaşi öğretisindeki “Mürşit-Rehber-Mürit” üçlemesini de simgelemektedir.
Üçler Çeşmesi, düzgün kesme taşlardan yapılmış olup, iç içe iki tane beşik kemer örtüsüne sahiptir. Çeşmenin üstü düzdür ve ortasında Hüseyn-i taç vardır. Hüseyn-i tacın altındaki şeritli süsleme dizisinde sağ ve sol tarafta birer adet kızıl renkte yapılmış on iki köşeli taş süslemesi görülmektedir. Dış kemer yapısı üzerinde üç adet beş kollu yıldız motifi görülür. Çeşme ayaklarında da yine beş kollu birer adet yıldız motifi vardır.
İçteki kemerin ortasında üstte çeşmenin Osmanlıca yazılmış kare şeklinde kitabesi yer alır. Çeşmenin kitabesinde;
“Âsitânı Hacı Bektâş-ı Veli’de nice zât,
Eser hayrederek eylemiş ümm’d-i necât.
İşte bu nev-eser-i muteber inşasına da,
Türbedâr Fevzi Baba oldu delil-ül hâyrât.
Çâker-i âl-i abâ Fatıma Fikriye Hanım.
Yaptı bir çeşme ki tahsin eder ehl-i hasenât
Dilerim bâis-i bânisini zât-ı vehhab.
Kevser-i nab ile sir-âb ide rûz-u arasât.
Akti târihi bu mizâb-ı kalemden Kâmi,
Şühedâ aşkına yâhû içiniz âb-ı hayât.
Harrere Mustafa Vasf-i Nevşehri: 1320″ (M.1902) yazmaktadır.
Mühr-i Süleyman Motifi
Mühr-i Süleyman ya da “Davut Yıldızı” olarak bilinen altı köşeli yıldız motifi, Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nda en belirgin olarak Üçler Çeşmesi’nde gözümüze çarpmaktadır. Mühr-i Süleyman, Süleyman Peygamber’in yüzüğüne verilen isimdir. Bu aynı zamanda onun mührüdür. Rivayetlere göre, bu yüzüğün üzerinde ism-i a’zam veya Allah lafzı yazılı olduğu için Hz. Süleyman bütün mahlûkata hükmetmiştir. Müslümanlar arasında “Hatem-i Süleyman”, Yahudi ve Hristiyanlarca “Davud yıldızı” olarak bilinen Mühr-i Süleyman motifi; Hermetik gelenekte makrokozmosu temsil etmekte, Kadim Hint’te maddi alemin yaratılışı ile yok oluşunu simgelemektedir.
Üçgenlerden birinin hayatın olumlu yönlerini, diğerinin olumsuzlukları temsil ettiğine inanılan bu motif, İslam öncesi Doğu kültürlerinde madde ile mana, iyi ile kötü, güzel ile çirkin, Tanrı ve kaos, kadın ve erkek gibi zıtlıkları temsil etmiştir. Altı köşeli yıldız motifinin Ortadoğu coğrafyasında Tunç devrinden itibaren sıkça kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Asur, Sümer, İbrani, Hellen, Roma, Bizans gibi eski medeniyetlerden günümüze ulaşan eşya ve eserler üzerinde göze çarpan bu motif, mitolojik zamanlardan itibaren bereket ve güç sembolü olarak algılanmış olup, tarih boyunca pek çok millet ve kültür tarafından kullanılmış, üretilmiş, bulundurulmuş ve taşınmıştır. Motife atfedilen anlam da bu sebeple her devirde değişmiştir. Altı yönünün insanın yüzünü, matematikte ilk mükemmel sayıyı, dünyanın altı günde yaratılmasını, bereket ve bolluğu sembolize ettiği, insanı şer güçlerden koruyan tılsım olduğu gibi fikirler de öne sürülmüştür.
Altı köşeli yıldızın içerdiği dört temel unsurdan tepe noktası yukarıda olan üçgen Ateş’i, tepe noktası aşağıda olan üçgen Su’yu, su üçgeninin taban kenarı ile kesişen ateş üçgeni Hava’yı, ateş üçgeninin taban kenarı ile kesişen su üçgeni ise Toprak’ı göstermektedir. Tüm bunların bir altıgen içinde birleşmeleri ise evreni oluşturan unsurların uyum ve beraberliğini dile getirmektedir. Öte yandan; her iki üçgenin taban kenarlarının uçlarına yerleştirilen ve maddenin dört özelliğini oluşturan; sıcak-kuru, soğuk-yaş durumları, dünyayı oluşturan ve sayıları yine dört olan hava, su, ateş ve toprak unsurlarının bulundukları yerlerle de uyum sağlamaktadır. Su ve ateşin düşman unsurları arasındaki ahengi ifade eden bir simya simgesi olarak kullanımı 17. yüzyılın sonlarına doğru yaygınlık kazanmıştır.
Bu bileşimlerin; değişmedeki karşıtlıkların, zıtlıkların, kozmik birliğin ve onun akıl almaz ve karmakarışık ifadesinin bir sentezi olduğu kabul edilmektedir. Zıtlıkların birliği yoluyla nefis, “sıvı ateş” ve “ateşli su” haline gelir ve aynı zamanda diğer unsurların olumlu niteliklerini de elde eder. Bu yüzden su, ‘sabit’ ve ‘yakmayıcı’ hale gelir. Çünkü ‘nefsin ateşi’ onun ‘suyuna’ sabitlik verendir. Bunların yanında nefsin su’yu, ‘ateş’e ‘hava’nın yumuşaklığını ve her yerde bulunuşunu verir. Çeşitli yorumsal açıklamalara yol açan bu düzendeki faktörlerin seçiminde maddi plandan manevi plana geçiş olduğu kadar erillik ve dişilik prensiplerinin bir kaynaşması ve tam olmayandan tam ve mükemmel olana doğru sürüp giden bir gelişmenin rol oynadığı düşünülmektedir.
Hacıbektaş’ta bulunan çeşmeler içinde üzerinde Mühr-ü Süleyman motifinin yer aldığı bir diğer çeşme ise Kadıncık Ana Evi’ne yakın bir yerde olan Hoca Fakıh Çeşmesi’dir.